Baş ağrısı her zaman önemli sağlık sorunlarından biri olmuştur. Her toplumda, her çağda çok sık olarak insanları etkilemektedir. En az bir kez başı ağrımamış birisine rastlamak neredeyse imkânsızdır.
Baş bölgesinde ağrıya duyarlı yapıların sayısı çoktur. Bu yapıların basıya uğramaları ve yer değiştirmeleri, iltihabi olayları, baş ve boyun kaslarının sürekli kasılmaları, kafadaki damarların daralması veya genişlemesi, ağrıya duyarlı sinirlerin uyarılması ağrı nedeni olabilir. Tüm bu bilgilerden anlaşılacağı gibi baş ağrılarının pek çok nedeni olabilir. Uluslararası Baş Ağrısı Derneği’nin yayınladığı baş ağrısı sınıflama rehberinde baş ağrıları önce iki ana gruba ayrılır. Eğer baş ağrısına neden olan ikincil bir olay söz konusu ise (Tümör, enfeksiyon, beyin damar hastalığı, glokom, akut sinüzit vb.) bu ‘sekonder baş ağrısı’ olarak değerlendirilir. Eğer öykü, fizik ve nörolojik muayene ve ileri tetkikler ile ağrının nedeni olarak yapısal bir değişiklik veya sistemik bir hastalık tespit edilemezse bu durum‘primer baş ağrısı’ olarak kabul edilmektedir.
Tüm baş ağrılarının yaklaşık %90’ını primer baş ağrıları oluşturmaktadır.
Primer Baş Ağrıları
1-Migren
2-Gerilim baş ağrısı
3-Küme ve diğer otonom bulgularla seyreden baş ağrıları
4-Diğer seyrek görülen baş ağrıları
Migren, soğuk bir terleme ile birlikte gelip, başın ve yüzün yarısını kaplayan özel bir baş ağrısıdır. Başın bir bölgesinde başladığından “yarım başağrısı” olarak da bilinir.Bazen başağrısına göz, dudak, ense ve sırt ağrıları eşlik eder.Zonklayıcıdır, giderek şiddetlenir, genişler, kafa yarısını veya tamamını etkiler.
Bazen dayanılmayacak kadar şiddetli olabilen migren ağrıları birkaç dakika sürebileceği gibi saatlerce, hatta günlerce devam edebilir. Başın yarısında zonklamalar, bulantı ve bazen kusma görülür. Gözün önünde siyah benekler, bulanık lekeler uçuşur.
Bazı kimseler konuşmakta zorluk çekerler, ses ve ışığa hassasiyet gösterirler, dudak ve dişlerinde ağrı, hassasiyet ve uyuşma oluşur.
Migreni tetikleyen faktörler:
Stres: heyecan, gerginlik, yorgunluk ve yoğun duygular migrenin başlamasında önemli role sahiptirler.
Hormonal değişiklikler: kadınların büyük çoğunluğunda migren atakları adet döneminde sıklaşır ve şiddetleri artar. Bazı kadınlarda ise migren krizleri sadece adet dönemlerinde olur.
Bazı yiyecek ve içecekler: kişiden kişiye değişen hassasiyetle, yiyecek ve içeceklerdeki bazı maddeler damarları doğrudan etkileyerek genişlemelerine neden olarak, bazı maddeler ise dolaylı refleks yollar ile ağrıyı başlatabilirler. Örneğin, alkol doğrudan etki ederken kafein ve nikotin gibi maddeler dolaylı olarak etki etmektedirler.
Uyku: fazla uyku ve uykusuzluk migren krizini başlatabilir.
İklim değişiklikleri: bazı migren hastaları iklim ve hava değişikliklerinden etkilenebilirler.
Kokular: Bazı ağır kokular migreni provoke edebilmektedirler.
Migrenin Biorezonans ile tedavisi:
Klasik tedavilerden farklı olarak, ilaçsız ve yan etkisiz bir tedavi sunan biorezonans terapilerinin migren hastalarındaki etkileri çok olumludur.
Biorezonans ile migren tedavileri ortalama 10-12 hafta kadar sürüp hastada iyilik ve düzelme hali saptandıktan sonra 4 ay boyunca ayda bir kez kontrollere çağrılıp hatırlatma ve destekleyici seanslar da verilir.
Biorezonans tedavisi öncesi uygulanan rutin kan testi hastanın migrenini tetikleyen maddeleri (ağır metal birikimleri,parazit yükü,gıda ve yiyecek allerjileri ve intoleransları,kandida,toksik ve kanserojen maddeler ..) saptayabilir.
Vücud dengesini bozan blokajları kaldırarak sağlıklı eski konumuna döndürür.
Ayrıca hastada migreni tetikleyen stres sıkıntı gibi psikolojik faktörler de mevcut ise depresyon ve anksiyeteye yönelik tedavi protokolleri verilerek hastanın bu yönde rahatlaması sağlanır ve bu şekilde migren atakları da engellenmiş olur.
Kayseri biorezonans merkezinde migren hastalığına yönelik biorezonans tedavilerinin yanında hastalara migreni tetikleyebilecek gıda ve yiyecekler ile ilgili ayrıntılı beslenme protokolleri ve yaşam kalitesini artıracak günlük hayatta yapabileceği aktiviteler ve sosyal faaliyetler ile ilgili detaylı bilgilendirme ve psikoterapik destek verilmektedir.
Biorezonans yöntemi biofiziksel düzeyde konumlanmakta ve vücudun elektromanyetik alanının bilgisini kullanmaktadır. Hücresel iletişimi hastalandırıcı frekans örneği, iyileştirici frekans örneğine dönüştürülür. Hastanın vücuduna ait elektromanyetik titreşimler elektrotlar ile biorezonans cihazına aktarılır. Özel bir ayırıcı güçlendirici, sinyal akışının bozulmasını engellemek için giriş ve çıkış potansiyellerini ayırır. Başka fonksiyonlar ek frekans modülasyonları sağlar. Hazırlanan frekanslar, elektronik koruyucu devrelerle vücuda geri gönderilir. Çıkış sinyali de manyetik bir değişim alanından geçirilerek vücuda gönderilir. “Odaklı” ayarlamalar özgün tedaviyi mümkün kılar.