Biorezonans Yöntemiyle ilaç kullanmadan Astım Hastalığınız kolayca tedavi edilebilir.
Astım ataklar halinde gelen nefes darlığı ve hırıltı ile karakterize geriye dönüşebilen hava yolu daralmasıdır.
Astım akciğer içi hava yollarında, bronşlarda daralmaya neden olur ve alevlenmeler ile seyreder. Astım kronik bir akciğer hastalığıdır. Hava yollarındaki bu daralmanın nedeni mikrobik olmayan bir tür iltihap nedeniyle hava yolu duvarının kızarıp şişmesi yani ödemlenmesidir. Hastalık tekrarlayan nefes darlığı, nefes alıp verirken ortaya çıkan hırıltı-hışıltı- göğüste baskı hissi ve öksürük gibi belirtilerle kendini gösterir.
Astım çocuk ve erişkinler arasında en sık görülen bir kaç kronik hastalıktan biridir. Dünyanın birçok yerinden bildirilen araştırmalarda son yıllarda astım hastalığının görülme sıklığının giderek arttığı belirtilmektedir. Değişik toplumlarda farklı sıklıkta olmakla birlikte, çocuklarda yaklaşık %5-15, erişkinlerde %5-10 oranında rastlanmaktadır. Dünyada yaklaşık 300 milyon kadar astımlı hasta olduğu tahmin edilmektedir, Türkiye’de ise yaklaşık her 12-13 erişkinden biri ve 7-8 çocuktan biri astım hastasıdır.
Astım ailesel geçişi olan, kalıtımın önemli rol oynadığı bir hastalıktır. Genel popülasyonda astım %8-10 oranında görülürken, anne ya da babadan birisi astımlı ise doğacak bebekte astım görülme olasılığı %20-30’a yükselmekte, anne ve babanın her ikisi de astımlı ise oran %60-70’lere çıkmaktadır. Bu bulgular astımlı hastalarda genetik faktörlerin ne kadar önemli olduğunu göstermektedir. Ancak, genetik yatkınlığı olan herkeste astım ortaya çıkmamaktadır. Astımı tetikleyen kişisel ve çevresel risk faktörleri söz konusudur. Kişisel risk faktörlerinin en önemlisi bahsedilen genetik yatkınlıktır. Diğer kişisel risk faktörleri ise allerjiler, cinsiyet ve obesitedir.
Astım gelişiminde diğer önemli etken ise çevresel faktörlerdir. Çevrenin önemi ana karnındayken başlar. Gebelikte sigara içen annelerin bebeklerinde astım ve diğer solunum sistemi hastalıkları sigara içmeyen annelere göre daha sık görülmektedir.
Evlerinde sigara içilen çocukların idrarında sigara metaboliti olan kotinin düzeyleri anlamlı derecede yüksek bulunmuş ve sigara balkonda bile içilse sigara içilen evlerde çocukların yoğun olarak sigara dumanına maruz kaldıkları gösterilmiştir ve sigara içilen evlerdeki bebeklere astım içilmeyenlere göre 3 kat fazla bulunmuştur. Bunun dışında allerjen maruziyeti, çocukluk çağında geçirilen viral enfeksiyonlar, iç ve dış ortam hava kirliliği, mesleksel ajanlar ve beslenme ile ilgili faktörler örneğin anne sütü alınmaması astım riskini artıran çevresel faktörler olarak sayılabilir.
Astımı başlatan etkenlerin bazıları çok özgündür ve bazı kişileri etkileyip, bazılarını etkilemez. Bilinen başlatıcı etkenlerin arasında en sık görülen ev tozu akarları (toz böcekleri), polenler ve küf mantarları gibi allerjenlerdir. Bunun dışında sigara dumanı, bazı ilaçlar ( aspirin, bazı tansiyon ilaçları), bazı yiyeceklerde bulunan katkı maddeleri de astımı başlatabilir.
Astımda çoğu kez gizli allerjiler vardır. Bunlar arasında, buğday glüten bazen de süt gibi maddeler gizli alerjen olarak önemli bir rol alır. Çocukluk çağında sık bronşit, boğaz ve kulak enfeksiyonları bulgularını taklit eden bu gıda alerjileri, adelosan çağında hafifler ama kişinin bağışıklık sistemi duyarsızlaşır. Artık kişi bu maddelere reaksiyon göstermez. Bağışıklık sistemini bir zırh gibi düşünürsek gizli allerjenler bu zırhta birçok gedik açarlar. Bunun sonucu bu deliklerden yani kişinin bozulan bağışıklık sistemine birçok başka allerjen madde girer. Bunun sonucu yıllar boyu artan birçok gıda veya madde de astıma sebep olur.
Astım hastalığının erkenden tanısının konması ve takibi çok önemlidir. Uzun süren öksürük, sık solunum yolu enfeksiyonu geçirme, efor kısıtlanması, nefes kesilmesi, hava açlığı gibi yakınmaları olan hastaların alerji ve solunum testler i ve muayene ile mutlaka tanısı konulmalıdır.Tanı konulduktan sonra hastanın hastalığı konusunda bilgilendirilmesi, tedavi konusunda eğitilmesi gerekir. Böylece astım hastaları düzenli tedavi ve takiple yaşam süreleri ve kalitelerinde bozulma olmadan hayatlarını sürdürebilirler.
Klasik Allerji Testi ve Biorezonans Diagnostik Test arasındaki fark nedir?
Genelde yapılan York testi de dahil birçok testte hastanın hiç kullanmadığı ya da maruz kalmadığı hatta hiç görmediği yiyecekler ya da maddeler çıkar . Oysa allerjenler kişinin rutin ve sürekli kullandığı kendi gıda çemberinde tükettiği ya da ortamında bulunduğu maddelerden oluşur. Ancak yıllar boyu bu allerjen maddeler ile duyarsızlaşan bağışıklık sistemi artık buna reaksiyon göstermez. Ama bağışıklık sistemini bozduğu için başka maddeler allerjen semptom oluşturur. Aslında asıl problem bağışıklık sistemini bozan gizli allerjenlerdir. Frekans tıbbı ve biorezonans tedavisinde mutlaka ana alerjenler bulunur ve tedavi edilir.
Astımda en sık karşılaşılan ana allerjenler toz, polen, buğday, yumurta ve süt ürünleridir.
Astım kaç seansta tedavi edilir?
Allerjen maddelerin sayısı ve bağışıklık sisteminin gücüne bağlı olarak 8-12 seans sürer.
Burada her seans öncesi test tekrarlanır ve başarısı ölçülür. Maddenin bağışıklık sistemindeki negatif yükü ve bilgisi tekrar ölçülür ve tedaviler her seansta kişiye özel hale gelir ve yenilenir.
Astım kişiye özgüdür ve Biorezonans tedavileri de kişiye özgü yapılır.
Biorezonans tedavilerinde asla ilaç kullanılmaz. Tedavide allerjen maddenin diagnostik test ile bulunmuş frekansı kullanılır.
Tedavide hasta sadece rahatlama ve gevşeme hisseder.
Tedavinin yan etkisi var mıdır?
Biorezonans tedavi seanslarında ciddi bir yan etki yaratmaz.
Tedaviler kimlere uygulanabilir?
Bebeklerden yaşlılara kadar her yaştan insana tedavi uygulanır.