Zayıflama ve Obezitede Biorezonans

“Zayıflamak için sadece kalori miktarını azaltmak yeterli olmaz. Öncelikle yaşam alışkanlıklarının  değişmesi  ve insülin direncinin düzeltilmesi gerekmektedir”.

Zayıflama ve obezite ile mücadelede en son yaklaşım: Biorezonans
Avrupa’da geçmişi 40 yıldan fazla, Türkiye’de ise 10 yıldan beri uygulanmaya başlanan biorezonans metodu, aşırı kiloların kalıcı olarak giderilmesine büyük ölçüde destek oluyor. Bir spor ve diyet programından farklı olarak doktor gözetiminde kişinin sağlığına yönelik uygulamaların öne çıktığı biorezonans ile sağlıklı zayıflama programı, insülin direncinin dengelenmesi, besin intoleranslarının giderilmesi, iştahın azaltılması, metabolizmanın hızlandırılması, bölgesel zayıflama gibi amaçlara hizmet ediyor. Kilo veremememizin sorumlusu vücudumuzdaki iki sinsi ajandan biri CandidaAlbicans mantarı ya da AdenoVirüs tip 36 denilen bir virüs enfeksiyonudur.

OBEZİTE VE HORMONAL BOZUKLUKLAR

Beslenme alışkanlığımızdaki büyük değişim, hazır ve katkı maddeli yiyecekler tüketimindeki artış, karbonhidrat ve rafine şekerin hayatımızın vazgeçilmezleri arasına girmesi, buğday ve ürünlerinin yoğun kullanımı sonucu obezite ve metaboliksendrom sıklığında artış gözlenmektedir.

İnsülin Nedir?

İnsülin; kas, yağ ve karaciğer gibi kan şekerini kullanan dokulara şekerin alınması ve kullanılmasını sağlayan, pankreastan salınan bir hormondur. Şeker metabolizması için oldukça önemli olan bu hormon doğal olmayan, işlenmiş ve katkılı gıdaların aşırı şekilde kullanılmaya başlanması, hareketsiz yaşam, aşırı şeker tüketimi, genetik faktörlerden dolayı son yıllarda hücre düzeyinde tanınamayarak insülin direnci dediğimiz tablo gelişmektedir.

İnsülin direnci artarsa ne olur?

İnsülin direnci gelişmesi sonucu şekerin dokulara alınıp kullanılması zorlaşır, dokular tarafından kullanılamayan şeker nedeniyle pankreas kanda şeker düzeyini düşükmüş gibi algılayarak daha fazla insülin salgılar. Yüksek insülin hormonu yağ depolarının kullanımını engelleyerek, yağ yakılmasını azaltır; kan şekerini yağa çevirir, yağ dokusu dışındaki dokularda özellikle de beyin dokusunda insülin etkisi azalınca, organizma aldığı enerjiyi kullanmaktan çok yağ dokusunda depolama yönünde çalışmaya başlar. Böylece hem şeker metabolizması hem de yağ metabolizması bozulmaya başlar. Pankreas gereğinden fazla insülin üretmek zorunda kalır ve zamanla insülin ihtiyacını karşılayamaz hale gelir. Hareketsiz yaşam, rafine şeker ve karbonhidrat gibi hızlı emilen, şekere dönüşen ve kan şekerini hızlı yükselten gıdalar insülin direncinin gelişmesine zemin hazırlar. İnsülin direnci olan insanlar çabuk acıkır, çabuk yorulur, zamanla daha sedanter bir yaşam tercih etmeye başlarlar, çok yedikleri zaman daha çok insülin salgılanır, az hareket ettikçe daha çok insülin direnci gelişir.

Kilo almanızın veya kilo verememenizin başlıca nedenleri

CandidaAlbicans mantarı 
Normal koşullarda bağırsaklarda vitamin üreten bakterilerle dengede bulunan bir mantar çeşidi olan CandidaAlbicans mantarı, bağırsak duvarına yapışarak orada yaşıyor. Aşırı çoğalması ve yer değiştirmesi durumunda ise adet sendromundan aşırı kilo alımına, kronik yorgunluktan egzamaya pek çok rahatsızlığı tetikleyebiliyor. CandidaAlbicans mantarının çoğalmasını tetikleyen unsurların başında aşırı antibiyotik kullanımı geliyor. Ayrıca rafine un ve şekerin fazla tüketimi, bağışıklık sisteminin zayıflaması ve beslenme eksiklikleri de bu mantar türünü çoğaltan etkenler. CandidaAlbicans mantarının belirtileri arasında ise ağızda beyaz pamukçuk, aft, şişkinlik, bağırsak krampları, anüste kaşıntı, vajinal mantar, sık mesane iltihapları, adet sendromları, halsizlik, enerji kaybı, düşük libido, depresyon, konsantre olamama ve alerjileri sıralayabiliriz. Özellikle rafine un ve şekerden uzak durulması, kefir, turşu, yoğurt, ayran, lor peyniri, sarımsak, üzüm çekirdeği, keten tohumu gibi bağırsak florasını destekleyici gıdalar alınmasını öneririm. Candida oluşumları, biorezonans metoduyla iki seansta tedavi edilebilir.

Adenovirüs 36 virüsü
Adenovirüslerin farklı çeşitleri vardır. İshal, idrar yolu enfeksiyonu, nezle ve göz iltihabına neden olabilir. Özellikle Adenovirüs 36’ya şişman kişilerde sıklıkla rastlanıyor ve yapılan laboratuvar deneylerinde de fare ve tavuklarda şişmanlığa neden olduğu biliniyor. Son araştırmalara göre Adenovirüs 36’nın kök hücreleri etkileyerek yağ hücrelerine dönüştürdüğü de saptanmış durumda. Bir başka araştırmada obez olmayan kişilerde adenovirüs 36 enfeksiyonprevalansi yüzde 5, obezlerde yüzde 20-30 olarak tespit edildi. Özellikle yeterince klorlanmamış yüzme havuzlarında bulaşabilir. Adenovirüsler, hekimler tarafından bile bakterilerin meydana getirdiği enfeksiyonlarla karıştırılabilir ve antibiyotik ile tedavi edilmeye yönelinebilir. Oysa antibiyotikler bakterilere etki eder, virüslere etki etmez. Adenovirüs 36’nın tespiti ve tedavisi için de bir doğal tıp yöntemi olan biorezonans metodundan yararlanılabiliyor.

Gıda intoleransları
Bir nevi gıda alerjisi de diyebileceğimiz gıda intoleransları, herkeste farklı besinlere karşı gelişebiliyor. En sık rastlananlar arasında buğday, süt, yumurta, balık, mayalı besinler geliyor. Gıda intoleransı kavramını kısaca “sürekli tükettiğimiz gıdalara vücudun bir süre sonra tepki göstermesi” olarak açıklayabiliriz. Kişi kendi vücudunun hangi gıdaları “yabancı” kabul edip tepki verdiğini bilmeden bunları tüketmeyi sürdürdüğü takdirde, vücut bunları yakmayıp depoluyor ve sonuçta kilo alımı meydana geliyor. Bununla birlikte ödem, kabızlık, yemeklerden sonra uyku hali, sürekli yorgunluk, ishal gibi belirtileri de olabiliyor. Bu gibi şikayetleri olanlara gıda intolerans testi yaptırmalarını öneririm.

Politistik oversendromu 
Adet düzensizliği olan, çok kolay ve hızlı kilo alan, tatlı isteği, sivilcesi ve tüylenmesi yoğun kadınların birçoğunda polikistikover (çok kistli yumurtalık) sendromuna rastlanıyor. Tanısı için kadın doğum doktoruna gidilmeli. Bu kişiler egzersiz yönünden oldukça zengin bir yaşam sürülmeliler. 15 – 45 yaş arası kadınların yaklaşık yüzde 10`unda rastlanan bu sendrom, çabuk ve kolay kilo alımının önemli etkenlerinden biri. Tedavisinde yardımcı tıp metodu olarak biorezonanstan yararlanılabiliyor

Hormonal dengesizlikler 
İnsülin direnci, hashimato, trioid yetmezliği, kortizol yüksekliği gibi hormonal dengesizlikler de kilo vermeyi zorlaştırıcı etkenlerdir. Özellikle bel çevresindeki yağlanma ve olağan yaşam sürerken birden bire kilo almak hormonal dengesizliğin habercisi olabilir. Tespiti için kan tahlili gerekir, tedavisi için farklı yöntemler uygulanır. Eş zamanlı olarak bir diyetisyen tarafından özel bir beslenme planı belirlenmeli ve uygulanmalı. Hormon dengesizliğine stres, düzensiz uyku gibi etkenler yol açabileceği gibi, düzenli bir beslenme ve egzersiz planı ile üstesinden gelmek mümkündür. Yüksek kortizol seviyesini azaltmak için C vitamininin katkısı olabilir.

Vitamin – mineral eksikliği 
Bazı vitamin ve minerallerin eksikliği kilo vermeyi zorlaştırır.Örneğin demir, manganez, D vitamini, kalsiyum, krom, çinko eksikliğinde hücrelerimiz normal çalışmadığı için metabolizma hızı düşer, yeterli doğal antioksidan desteği sağlanamaz, şişkinlik, alerjiler, enfeksiyonlar ve kilo alımı tetiklenir. Vitaminler vücutta üretilmez, dışarıdan alınması gerekir. Mineraller ise vitaminlerden yararlanmak, besinleri özümsemek ve hormonal dengeyi sağlamak için şarttır. Sebze, meyve ağırlıklı beslenme şekli ile birlikte doktor kontrolunda gıda takviyeleri kullanılması gerekebilir.

Biorezonans ile obezite tedavisi mümkün müdür?
Obezite ve metabolik hastalığı olan çoğu hastada insülin direnci görülmektedir. Zayıflamak için sadece kalori miktarını azaltmak yeterli olmaz. Öncelikle beslenme alışkanlığının değişmesi ve insülin direncinin düzeltilmesi gerekmektedir. Yediğimiz besinlerin kalori miktarı aynı olsa da vücutta metabolize edilerek kullanılmaları çok farklıdır. Bu yüzden beslenme alışkanlığı, bağırsak florasının düzeltilmesi, detoksifikasyon yapan organlara destek verilmesi obezitenin tedavisinde oldukça önemlidir.
Ağır metaller çoğunlukla yağ dokusunda depolandıkları için vücut kendini korumak için metabolizmayı yavaşlatarak kilo vermeyi durdurma eğilimi içinde olabilir. Ağır metaller için şelasyon yaparak biorezonans metodu ile vücuttan uzaklaştırılmalarını sağlamak, obezite tedavisinde hem sağlık hem de hızlı kilo vermek için çok önemlidir.
Besin allerjilerini tespit ederek tedavi etmek, kilo vermeye dirençli olan hastalarda çok etkilidir. Kliniğimizde obezite ve metaboliksendrom bütünsel olarak ele alınarak, genel tıbbi muayene ve gerekli kan tahlilleri yapılır. Takiben biofiziksel olarak allerjiler, ağır metaller, toksik madde yükleri tespit edilir. Biorezonansterapisi ile tedavi edilir.
Bağırsak florası öncelikli olmak üzere tüm organ ve metabolizma destekleri sağlanır. Kişiye özel, yaşam tarzına uygun diyet ve egzersiz programları tedavisine entegre edilir.

Başka yöntemlerde kişiler yöntemleri bıraktıktan sonra verdikleri kiloyu veya daha fazlasını geri almaktadır ve bu da çok sıkıntı yaratmaktadır. Biorezonans yöntemi ile böyle bir sıkıntı söz konusu değildir.
Kilo destek terapileri seans sayısını kişileri kaç kilo fazlası olduğu etkilemektedir. Ayda en fazla ortalama 4 kilo verdirmek sağlıklıdır. 4 kilonun üzerine çıkmayı uygun görmüyoruz. Kişinin kaç kilo fazlası varsa buna göre hesap yapmak gerekiyor seansta bununla bağlantılıdır.